Haliç kıyılarında boğaz manzarasına karşı inşa edilen Eyüp Sultan Camii İstanbul’un göz bebeklerinden biri. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği tarihi cami hala ibadethane olarak işlevini koruyor. Mimarisinden içindeki yapılara kadar her detayı ile şaşkınlık uyandıran bu cami hakkında merak ettiklerinizi sizin için yanıtlıyoruz.
İstanbul’un Tarihi Mirası: Eyüp Sultan Camii
İstanbul’un tarihi değerleriyle öne çıkan Eyüp semtindeki Eyüp Sultan Camii görülesi yerlerden biri. İbadethane içindeki mezarlıklar ve gökyüzüne doğru uzanan servilerle etkileyici bir atmosfere sahip. Bir zamanlar padişahların kılıç kuşandığı camiye bugün ibadet etmek ya da ziyaret için gidebilirsiniz.
İslam mimarlığının en güzel örneklerinden biri kabul edilen caminin içinde önemli kişilerin kabir, türbe ve lahitleri de yer alır. Eyüp Sultan’a yolunuz düştüğünde Necip Fazıl, Mehmet Paşa, Ferhat Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Ziya Osman Saba gibi tarihe mal olmuş ünlü kişilerin mezarını ziyaret etmek için camiye gidebilirsiniz.
Camiye adını veren Eyüp Sultan İslam’ın en büyük sahabelerinden biri. Ebu Eyyûb el-Ensarî kısaca Eyüp Sultan olarak bilinir. Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye göç edince ilk olarak Eyüp Sultan’ın evine misafir olur ve 7 ay süren konuk ağırlama sonrasında kendisine bir lakap verilir.
Lakabı, Mihmandar-ı Nebevi ya da Mihmandar-ı Resul yani Peygamber Mihmandarı. “Mihmandar nedir?” diye sorarsanız eskiden saraylarda bulunan ve önemli kişileri en iyi şekilde ağırlamak için görev yapan kişi. Hz. Muhammed Medine’ye göç etmeden iki yıl önce Müslüman olan Eyüp Sultan’ın 90’lı yaşlarında 2. İstanbul Kuşatması sırasında şehit olduğu bilinir.
Eyüp Sultan kendisinin İstanbul surlarının altına gömülmesini vasiyet ettiği için mezarı burada. İstanbul’un fethinden sonra Akşemsettin tarafından mezarı bulunan Eyüp Sultan’ın naaşı bugün ziyaret edebileceğiniz Eyüp Sultan Camii Türbesi’nde.
İstanbul’u aldıktan sonra unvanı Fatih olan Sultan Mehmet’i, Yavuz Sultan Selim’i, Sultan Süleyman’ı, Osmanlı döneminin en önemli isimlerini ağırlamış bir cami Eyüp Sultan. Padişahların kılıç kuşandığı, sefere gitmeden önce 2 rekât namaz kıldıkları tarihin ta kendisi.
Bu nedenle Eyüp Sultan Camii tarihi çok köklü bir geleneğe dayanıyor demek doğru olur. Türk – İslam devletlerinde büyük bir öneme sahip olan kılıç kuşanma törenleri yani bir nevi tahta çıkma törenlerinin başlıca mekanı. İstanbul’un fethi ile Fatih Sultan Mehmet zamanı başlayan Eyüp Sultan’da kılıç kuşanma geleneği uzun yıllar devam ettirilir.
Eyüp Sultan Camii Nerededir?
Eyüp Sultan Camii İstanbul Eyüp semtinde yer alır. Haliç kıyısına inşa edilen İstanbul’un en büyük camilerinden biri. Eyüp Sultan Camii’ne gitmek için aşağıdaki yöntemleri kullanabilirsiniz:
Otobüs Hatları
- Akşemsettin Mahallesi – Yenikapı Otobüsü: 39 numaralı hat
- İmar Blokları – Vezneciler: 39B numaralı hat
- Yeşilpınar – Yenikapı: 39D numaralı hat
- Yeşilpınar – Otogar: 390 numaralı hat
- Yeşilpınar – Vezneciler: 39Y numaralı hat
- Hamidiye Mahallesi – Aksaray: 39Ç numaralı hat
- Göktürk – Kazlıçeşme: 48A numaralı hat
- Eyüp Üçşehitler – Aksaray: 55EY numaralı hat
- Eyüpsultan – Vezneciler: 86V numaralı hat
- Yeşilpınar – Bakırköy: 94Y numaralı hat
Metro Hatları
- Yenikapı – Atatürk metro hattı ya da Kirazlı – Yenikapı metro hattına binip Bayrampaşa durağında inerek 15 dakikalık yürüyüşle camiye ulaşabilirsiniz. Ayvansaray – Eyüp durağında inerek de yürüyerek lokasyona ulaşmak mümkün.
- Yenikapı durağında indikten sonra 39, 39K, 39D otobüslerine binip Eyüp Sultan durağında inerek de camiye girebilirsiniz.
Eyüp Sultan Camii Ne Zaman ve Kim Tarafından Yapıldı?
İstanbul Eyüp Sultan Camii, İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in emri ile inşa edilmeye başlanır, fetihten 5 yıl sonra 1458 yılında ibadete açılır. Külliye adını 7. yüzyılda İstanbul’un Araplar tarafından kuşatıldığı zaman şehit düşen sahabe Eyüp Sultan’dan alır.
Caminin inşasına karar verilmesiyle ilgili bir rivayet de bulunur. Söylenenlere göre İstanbul fethedildikten sonra bir gün padişah Mehmet akıl hocası Akşemseddin’e Eyüp Sultan’ın mezarını sormuş. Akşemseddin de “Karşı yakadaki tepenin eteğinde nur görüyorum, orayı kazınca beyaz mermer çıkacak” şeklinde yanıt vermiş.
Tam da Akşemseddin’in gösterdiği yer kazıldığında “Haz-a kabri Halit İbni Zeyd” yazılı beyaz mermer bir kabir bulunmuş. Baş ve ayak ucuna iki fidan dikilmiş, ardından padişahın emriyle bölgeye çeşmeler ve yapılar, inşa edilmiş.
Eyüp Sultan Camii’ni bugün ziyaret ettiğinizde gördüğünüz son hali ise çoğunlukla 18. yüzyıl başına ait. Sultan III. Ahmet döneminde muhtemelen deprem nedeniyle cami hasar görünce iki minaresi yenilenerek büyük bir restorasyon geçirir.
1798 yılında minareler dışında tüm yapı yıkılarak III. Selim zamanında yeniden inşa edilir. Doğu minaresi 1822 senesinde II. Mahmut döneminde özgün bir şekilde inşa edildiği için diğerlerine göre farklı oluşuyla dikkat çeker.
Caminin tarihini özetlersek, Eyüp Sultan Camii Külliyesi’nin ilk adımları İstanbul’un fethinden atılmış olsa da bugün gördüğünüz yapı çoğunlukla 7 Temmuz 1800 yılına ait. Bu sebeple caminin süslemesi 18. – 19. yüzyıl akımlarına uygun ama planı geleneği takip ediyor.
Eyüp Sultan Camii yapılış hikayesinde genel kültürünüzü arttıracak bilgiler:
- 1733 yılı restorasyonu planlanırken caminin daha görkemli görünmesi için minareleri uzatmak hedeflenir.
- Uzatılan minareler 1823 yılında yıldırım nedeniyle zarar görünce tekrar inşa edilmesi gerekir.
- 1798 yılında caminin önündeki görkemli kasr yıkılıp yerine 4 adet küçük çeşme yapılır.
- Cami III. Selim zamanında en kapsamlı onarımı görür ve açılış namazını padişah kıldırır.
- Padişah Mevlevi olduğundan parmaklıkların üzerine Mevlevi derviş sikke figürü konur.
Bonus Bilgi: Eyüp Sultan Camii avlusunda dolaşırken ağaçlara ve parmaklıklara iyi bakın. Bir zamanlar fidan olan çınar ağaçları büyüdükçe parmaklıklar üzerindeki Mevlevi sikkelerini yutuyor. Neredeyse yarısı ağacın içine gömülen sikkeler bir tarihin canlı yaşamıyla bütünleşmesinin hikayesini anlatıyor.
Ultra Bonus Bilgi: Mevlevi sikkelerini nasıl tanıyacağınızı ve ne olduğunu düşünüyorsanız kısaca özetleyelim. Mevlevi dervişlerin başına taktığı yüksek, tepesi düz keçe başlıklara sikke (külah) denir. Eyüp Sultan Camii parmaklıklarının üst kısımlarında bu külahların metalden işlenmiş halini görebilirsiniz.
Eyüp Sultan Camii’nin Tarihi ve Hikayesi
Şimdiye kadar Hz. Muhammed’i evinde ağırlayan, İstanbul Kuşatması’nda şehit düşerek burada gömülen sahabe Eyüp Sultan ve onun anısını onurlandıran Fatih’ten bahsettik. Rivayete göre Akşemseddin sahabenin mezarını “Manevi Keşif” ile bulur, kazın dediği yerde gerçekten mezar çıkar. Peki caminin tarihi ve hikayesi bu kadar mı? Tabii ki değil.
Şiirleri dillere pelesenk olan Necip Fazıl Kısakürek ve Ziya Osman Saba’dan, Türkiye’nin askeri hayatında önemli bir yere sahip Mareşal Fevzi Çakmak’a kadar birçok değerli kişinin Eyüp Sultan’da mezarı var. Çünkü burası sahabenin türbesinin bulunduğu ayrıcalıklı bir yer. Yıllarca padişahlar için çok önemli olması kutsallığından geliyor.
Rivayetlere geçmeden önce biraz Eyüp Sultan’ın tarihi geleneğini ve kutsallığını ele alalım. İslam peygamberi Hz. Muhammed’in arkadaşı Eyüp Sultan (Ebu Eyyûb el-Ensarî) Müslümanlıkta büyük saygı gören bir şahsiyet. Bu nedenle türbesinin İstanbul’da bulunması çok anlamlı.
Caminin ibadethane kısmına ana girişin tam karşısındaki avluda bulunan türbesi birçok yerli, yabancı Müslüman, Hristiyan tarafından ziyaret ediliyor. Türbe içerisinde Hz. Muhammed’e ait olduğu düşünülen kutsal emanetler de ziyarete açık. İslamiyet’in en önemli isimlerinin burada izinin bulunması caminin değerini artırıyor.
Osmanlı padişahları I. Ahmet, I. Mahmut, III. Selim mekanın ne kadar kutsal olduğunun anlaşılması için buraya kitabe yaptırır. Kutsal bir mekan olduğundan Osmanlı’nın devlet adamları, hanedan üyeleri de buraya yakın olarak gömülmeyi vasiyet eder. Kutsal emanetler ve kişilerin olduğu yere yakın gömülme geleneği Hristiyanlıkta da yaygın.
Osmanlı’nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa, Adile Sultan ve Mihrişah Sultan gibi birçok ünlü ismin kabri buraya yakın. Türbenin biraz daha dışında Haliç manzaralı olarak V. Mehmed’in türbesini de görebilirsiniz. 1918 yılında ünlü mimar Kemaleddin Bey tarafından tasarlanan türbeyi biraz yürüyerek ziyaret edebilirsiniz.
Mekanın kutsallığı göz önüne alınınca hemen arkasında mezarlık olması hiç de şaşırtıcı değil. Bugün hala insanların gömüldüğü Eyüp Sultan Mezarlığı aslında İslamiyet için çok önemli olan bir şahsa yakın olma isteğinden geliyor. Tabii ki bu mezar yerlerinin bugün fiyatları çok yüksek.
Eyüp Sultan yüzlerce yıllık geleneklerin hala sürdürüldüğü kutsal bir bölge. Hala sünnet olmadan önce erkek çocukları giydirilmiş halde burayı aileleri ile ziyaret ediyor. Belediyeler de bu kutsal mekânda İslamiyet’in bir getirisi olan hayır işi ve sünnet törenlerini düzenliyor. Ücretsiz sünnet törenleri, Ramazan ayında ihtiyacı olanlar için düzenlenen iftarlar ve etkinlikler yapılıyor.
Eyüp Sultan Meydanı’nda hayır işi için birçok etkinliğe ziyaretiniz sırasında denk gelmeniz mümkün. Osmanlı döneminden beri burası hep kutsal olmuş ve kutsallığını da sürdürüyor. Ramazan boyunca dua eden insanlar, orucunu caminin avlusunda açanlar, özel günlerde Kur-an okumak ve dilek için gelenler…
Eyüp Sultan’ın İstanbul Surlarına Defni
Eyüp Sultan’ın İstanbul surlarına yakın defnedilmesini istemesi ile ilgili de bir rivayet var. Anlatılanlara göre 669 yılında dizanteri geçiren 90’lı yaşlarına yakın Eyüp Sultan, Ayasofya’yı görmek için şehre girdiğinde yaralanmış ve hasta yatıyormuş. Ordu kumandanı Yezid bin Muaviye sahabeye son bir dileğinin olup olmadığını sormuş.
Eyüp Sultan’da “Hz. Muhammed’den İstanbul surlarına yakın olarak İslamiyet için önemli bir kişinin gömüleceğini duydum. Beni oraya gömün, belki ben olurum!” demiş. Vasiyeti üzerine öldüğünde askerler gidebildikleri en ileri noktaya savaşın ortasında onun tabutunu taşımışlar. Bizanslılar ise mezarı tahrip etme tehditleri savurmuş. İslam orduları da “Bunu yaparsanız tüm kiliseleri yakarız!” demiş.
Bu olay üzerine Bizanslılar Eyüp Sultan’ın mezarını korumuş, hatta bir ayak ucundan su çıkınca şifalı olduğu düşüncesi ile Hristiyanlar tarafından kutsal kabul edilmiş.
Eyüp Sultan Kabrinin Bulunması Rivayeti
Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu külliye ile alakalı birçok rivayet var. Bunlardan en meşhur olanı ise çınar ağacının hikayesi. Rivayete göre Eyüp Sultan Emevî kuşatması sırasında şehit düştüğünde vasiyeti üzerine İstanbul surlarının hemen yakınında bir yere gömülmüş.
İstanbul’un Fethi’nden sonra savaştan kötü etkilenen halkın ve askerlerin moralini düzeltmek isteyen Fatih hocasını yanına çağırmış. Eyüp Sultan’ın surların yanına gömüldüğünü bildiği için Akşemseddin’den bu mezarı bulmasını istemiş. Bunun üzerine rüyaya yatan Akşemseddin, rüyasında Eyüp Sultan’ın mezarının yerini görmüş.
Rüyasında dolaşan Akşemseddin Eyüp Sultan taraflarına geldiğinde bir ışık hüzmesi görüp oradaki çobana soru sormuş. Çoban bölgeyi bilmediğini çünkü koyunlarını orada hiç otlatmaya götürmediğini söylemiş. Çobanın oranın üzerinde koyunlarını hiç gezdirmemesinden şüphelenen Akşemseddin burada Eyüp Sultan’ın olabileceğini düşünmüş. Kabrin yerini netleştirmek için baş ve ayak ucuna iki çınar fidanı diktirmiş.
Akşemseddin gördüğü rüyayı Fatih’e anlatınca padişah durumdan emin olmak istemiş. Silahtarağa’yı yanına çağırarak çınar ağaçlarının sökülmesi emrini vermiş. Sökülen ve işaretlenen yere padişahın yüzüğü gömülmüş. Devlet erkanı, padişah ve Akşemseddin mezarın olduğu yere birlikte gitmiş ve Fatih mezar yerinin tekrar gösterilmesini istemiş.
Akşemseddin sökülen ve yeri değiştirilen çınar ağaçlarına hiç aldırış etmeden direkt mezar yerini göstermiş. Fatih emin misin diye sordukça Akşemseddin “Evet, burada bir yüzük var iki metre altında mezar” demiş. Padişah Eyüp Sultan’ın mezarının bulunduğuna emin olmuş ve çınar ağaçlarını tekrar yerine diktirmek istemiş.
Akşemseddin’in isteği üzerine iki çınar ağacı tekrar sökülmemiş ve kutsal bölge olarak nitelendirilen yerde bırakılmış. Çınar ağaçlarından birini bugün caminin iç avlusunda görebilirsiniz. Ne yazık ki diğeri 1915 yılında sökülmüş.
Eyüp Sultan Camii’nin Mimari Özellikleri
Eyüp Sultan Camii’nin özellikleri birçok farklı döneme atfedilir. Çünkü bu cami yapıldığı günden sonra birçok kez tamir gördüğü için üzerinde farklı mimar ve ustalar çalışır. En bilinen mimarı 1798 ile 1800 yılları arasında yeniden inşa eden Uzun Hüseyin Efendi.
Geç dönemde inşa edilmesine rağmen planı 16. yüzyıl Mimar Sinan üslubuna yakın. Dekorasyonu ise inşa edildiği döneme uygun olarak Osmanlı Barok tarzında. İyon sütun başlıkları, akantus yaprağı ve istiridye kabuğu motifleri, dalgalı ve kıvrımlı süslemeleri güzel bir ahenk yakalıyor.
6 büyük sütun ve mihrap duvarları üzerine oturan kubbe ile dikdörtgen planda inşa edilen caminin mihrabı dışa çıkıntılı. Dışarıda dolaşırken caminin ibadet yönünü gösteren mihrabın neresi olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Ana kubbesi payelerin üzerine oturur ve yarım kubbelerle çevreye doğru genişler. Camide en büyüğü 17.5 metre çapında olmak üzere 21 kubbe ve 2 minare bulunur.
Caminin avlusunda asırlık çınar ağacı, abdest alınması için şadırvan ve su ihtiyacını karşılamak için sebil yer alır. Avludaki sebil eskiden özel günlerde şerbet dağıtmak için kullanıldığından şerbethane olarak da bilinir. Sebilin 3 penceresi süslemeli olduğundan yakından incelemenizde fayda var.
Eyüp Sultan Camii Hakkında İlginç Bilgiler
Eyüp Sultan Camii’ne gittiğiniz zaman tur rehberini ya da arkadaşlarınızı şaşırtacak birkaç bilgi verelim:
- Fatih döneminde başlayan kılıç kuşanma geleneği sonraki dönemlerde de devam eder. Geleneğe göre Sinan Paşa Köşkü’nden kayığa binen padişahlar ilk önce Bostan İskelesi’ne gelip namaz kılar. Daha sonra dönemin şeyhülislamı tarafından kılıç kuşandırılır.
- Osmanlı döneminde imarette (yemekhane) yoksullara günde iki defa yemek verilmesi geleneği bugün iftar sofraları olarak devam eder. Osmanlı döneminde normalde pirinç ve buğdaylı yemekler, Ramazan’da etli menüler, özel günlerde de zerde, zerbaç, pilav dağıtılmıştır.
- Cami kapısı önünde inşa edilen Sinan Paşa Kasrı 1798 yılında yıkılınca yerine dev bir çınar ağacı ve Mevlevi sikkeli parmaklıklar, çeşmeler yapılır.
- Üç kitabesi olan Eyüp Sultan’ın kıble kapısındaki yazıda “Hamden lillah beyti mamur oldu bu” yazılı. “beytülma’mûr (beyti mamur)” İslamiyet’te Kabe kadar kutsal ve her gün 70 bin meleğin ziyaret ettiği kutsal bir yer demek.
- Avluya girişin üst kapısında yazılı Nahl suresi 32. ayet ile “Yaptığınız en güzel işlerle cennete girin” diye ibadet edenler için dilek dilenir.
Eyüp Sultan Camii ve Türbesi’ni birlikte görmek istiyorsanız ziyaret saatlerine dikkat etmelisiniz. Camii ibadete açık olduğundan namaz saatleri dışında içeride dolaşmanız daha uygun olur. Türbe de 09.30 ile 16.00 saatleri arasında ziyaretçiler için açık.